“Hayat beni iki toplumlu, iki dilli, tek bölgeli kıldı. Kıbrıs’ın
bütününün insanıyım. ‘Biz’ dediğimde Mehmet ile Yannis,
Ayşe ile Maria aynı anda aklıma düşer. Onların hassasiyetleri,
özgüllükleri, kültürleri ve çıkarları bende ortak ve birdir.Fakat
benim kendimden saydığım insan toplulukları, ‘biz’ ve ‘onlar’
karşıtlığı içinde yaşıyorlar. Birbirini değersizleştirmeye,
kavga ve rekabet etmeye devam ediyorlar. Benim aynı anda
hem içlerinde ve aralarında olmam, hem de ‘biz’ ve ‘onların’
ötesini aramam, bu sürtüşmeden fırlayan kıvılcımların
üstüme sıçramasına yol açıyor. Ve biliyorum ki, Oliki Kipros/
Bütün Kıbrıs aşamasına geçilmedikçe, bu durum devam edip
gidecek... Avrupa Parlamentosuna seçilmem (2019) bu açıdan
fazla bir şeyi değiştirmedi. Kıbrıs’ta olduğu gibi, Uluslar
Avrupa’sında da varlığımı ulus-ötesi çıplak bir vatandaş olarak
sürdürüyorum...”
Niyazi Kızılyürek, Ulus Kaçağı’nda, ülkesi milliyetçiliğin bölücü
çağrısının peşinden sancılar içinde sürüklendiğinde, bu çağrıya
uymayan, bu nedenle iki yanda hep öteki, başka, yabancı kalan
bir bölünmüş kimliğin hikâyesini anlatıyor.